4 Haziran 2011 Cumartesi

Mes'ele 4: - İslâm (sh:14-15)



(14)
(Nasıl ki
   ( وجحدوا واستیقنتها انفسهم )nazm-ı celîli buna delâlet eder.)

Üçüncüsü: Ahkâm-ı dîniyyeden bir şey’i kabûlde inâd etmeyib cümlesini kabûl ve tahsîn etmekdir. Ya’ni her me’mûru’n-bihi işlemek ve her menhi anhi terk etmek azm-i kavîsinde olmakdır ki bu şarta teslîm ve islâm ta’bîr olunur. Bunun zıddı ise bir hükm-i dînîyi istikbâh ile ifâsında inâd etmekdir.

Binâenâleyh, meselâ beş vakit namazı tekâsülen terk eden veya nefsine mağlûb olarak bir harâmı irtikâb eyleyen kimse kâfir olmazsa da Cenâb-ı Hakkın emrine muhâlefet kasdıyla namazı terk veyâhud nehyine karşı inâd ile bir harâmı işlemek mu’cib-i küfürdür.

(MES’ELE -4-):

İslâm -bâlâda işâret olunduğu üzere- ahkâm-ı İlâhiyyeyi kabûl ile Cenâb-ı Hakk’a inkıyâddan ibâret olmağla îmânın şerâit-i esâsiyyesindendir.

(15)
Binâenaleyh îmân ve islâm arasında mefhûm-ı lügâvî i’tibârıyla fark var ise de hükm-i şer’de yekdiğerinden ayrılmazlar.

Tasdîke zâid ve şart i’tibâr olunan teslîm işte bu ma’nâca islâm’dan ibâretdir.

(İslâm) lâfzı ba’zen nefs-i tasdîke ıtlâk olunarak îmân ile mefhûmen müttehid olur. Ba’zen de tasdîke mukârin olmayan inkıyâd-ı zâhirîye denir. Fakat bu sûretle inkıyâd, ma’nâ-yı lügâvîce İslâm olub şer’an mu’teber değildir.
( قالت ‏الاعراب ‏‏اۤمنا ‏قل‏ لم ‏نوُمنوا ولکن ‏قولوا ‏اسلمنا ) Ayet-i kerîmesinde bu ma’nâyadır. Anınçün îmâna mukâbil kılınmışdır.

( الاسلام ‏ان ‏تشهد ‏ان ‏لا اله ‏الا اللّه ‏و ان ‏محمداً‏ رسول ‏اللّه ‏و تقيم ‏الصلاة ‏‏و تؤتی‏ الزکاة و تصوم‏ رمضان ‏و تحج ‏البيت‏ ان ‏استطعت‏ اليه ‏سبيلا )

hadîs-i şerîfi, İslâm’ın a’mâl-i sâlihadan ibâret olmasına delâlet eder. Bu halde ne imânâ lâzım olan inkıyâd-ı











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder